Yazılanların içeriğinin dengesiz olmasından, uzun süreli aralıklardan, kötü esprilerden, güzelliklerden, çirkinliklerden, paylaşımlardan, sessizliklerden, sorulardan, cevaplardan, fikirlerden, kendini beğenmişliklerden blog sahibi sorumludur. Bu durumdan da çok memnundur. Blog ermiş kedi cingöz ve sapsal köpek majör'e ithaf edilmiştir.

20 Ağustos 2010 Cuma

Umea 17-18 Ağustos

Tabi ki son güne bırakılmış hazırlıklarım son saniyelere kadar sarktı ve ben duş dahi alamadan panik içinde bavullarımla birlikte kendimi arabaya attım.. Tatlılar tatlısı annem bu süre boyunca ne bana kızdı, ne yargıladı, ne de karıştı.. Oradayken çok da fark ve takdir edemediğim bu gibi bi sürü şeyini burdan kutsuyorum ve öpüyorum!! :)) Nilomun arabasıyla havaalanına vardık ve bavulları vermek için check-in’e doğru ilerledik.. Benim seçtiğim sıra sorunlu bavullar sırasıydı ve önümdeki iki kişi bavulları 32kiloyu geçtiği için sıradan çıkınca beni de bir panik sardı. Neyse ki sadece ekstra 2 kilo için 8tl ödeyerek bavullarımı verdim. (Bkz: yolculuk için ipuçları) Zamanımız olduğu için oturmuş sohbet ederken annişin resminin olduğu kolyeyi arabada düşürdüğümü fark ettim ve o anda bende musluklar açıldı :D Neyse ki Niloşko gidip aldı, ben de huzura erdim biraz..

7 gibi canım aileme veda edip kapıların olduğu tarafa geçtim ve Wings lounge’a yerleşip sandviçler, kekler, elma, kola, su, çorba gibi bi karma yaptım kendime :) Çorbamı alelacele içip sandviçlerimi ve elmamı çantaya atıp uçağıma yetiştim ve 50 dakikada İstanbul’a vardım.. Yine Wings kartımın güzelliklerinden yararlanıp keyif çattıktan sonra 3 saatlik Stockholm yolculuğuma doğru yola çıktım ve gece uçuşu olduğu için tamamen karanlık olmasını fırsat bilip deli gibi uyudum.

Türkiye saati ile 3, İsveç saati ile 2’de Stockholm havaalanındaydım. Uçak rötar yapsa da ben de bilmediğim bir yerde gecenin bir vakti daha az zaman geçirsem diye düşünürken aksine tam da zamanında indik. Bavulları aldıktan sonra uyuyabilecek bir yer bakınırken kendisi kapalı ama sandalye ve masaları hizmete açık bir 7-eleven’da oturan grupları gördüm. Bavullarımı bir masanın yanına çekip 3 sandalyeyi yan yana dizip, sırt çantamı başımın altına, laptop ve el çantamı kucağıma alıp ayaklarımı da kırmısı valizimin üzerine uzatıp mışıldadım.. Laptop çok ağır gelmeye başlayınca onu da bavula sabitledim ve yan yatıp uykuma devam ettim.. Işıklardan korunmak için kafama sardığım şal ve anlattığım kombinasyon ile ne kadar garip gözüktüğümü kimsenin takmaması, onların da benzer gariplikte uyuyor olmalardındandır :))

Saat 6 gibi uyanıp, çantamdaki son sandviçlerimi yedikten sonra bavulları ayırma işlemine geçtim. Bilmeyenler için, Pegasus 30kg limiti olan tek bir bavul alırken, Stockholm’den Umea’ya uçan Norwegian ekstra ödediğim paralar ile bir tanesi 20kgden ağır olmayacak şekilde 40kg limit ile iki bavul kabul ediyordu. Bu yüzden bir çanta hazırlayıp bavulun içine yerleştirmiştik. Çantayı çıkarıp sırt çantamda ağırlık yapan kitapları da onun içine koyduktan sonra laptop ve bamboo’mu (miyv) sırt çantasına aktardım ve laptop çantamı büyük bavula koydum.. Tabi bu arada her şey her yerde olduğu için kıyafet koleksiyonumu tüm havaalanı öğrendi :Pp

Yeni kombinasyonum ile 4. terminale ulaştıktan ve bavullarımı kaydettirdikten sonra uçağı beklerken 29sek’e (3.2eur) 1 şişe su aldım ve Stockholm uçağında 2tl’ye almadığım sular için kendime bi aferin çektim! Suyumla ben oturduk ve biraz müzik dinledik, İsveçce bir dergiye göz gezdirdik ve uçak geldi.. Yerim bu sefer 22D yani koridor kenarıydı ve oysa ki ben Umea’ya ilk uçuşumda etrafı izlemek istiyordum.. Gittim, sırt çantamı tepeye koydum ve oturdum, ama yanımdaki iki koltuk da boştu, ben de cam kenarına geçtim, ve heyecanla kapıyı izlemeye koyuldum birileri geliyor mu diye.. Hostes “Check-in complete” dediğinde ben hala cam kenarındaydım ve yan koltuklar boştu :) yeeyy!! Uzun süre su üzerinde gittik, güneş inanılmaz güzel parlıyordu ve ben içimden Umea (ümiyo gibi okunuyo:)) için “Helloooo beautifuull” diye geçirdim.. Tamamen ağaçlarla ve ufak nehirlerle dolu bir şehrin üzerinde uçuyorduk.. Ve ilginç bir şekilde neredeyse her evin bahçesinde bir trambolin vardı, ki o an bunun o alana özgü bişi olduğunu düşünsem de yurtlar bölgesindeki evlerin çoğunda da rastladım mavi gergili zıpzıplara :)

[Saat 9] Umea havaalanı ufacıktı, bavullarımı hemen aldım ve daha önceden Stockholm’de gördüğüm Türk insanını ve arkadaşını taksi duraklarına takip edip, taksiye ortak oldum.. Onlar Alidhem Physiksgrand’a gidiyorlardı, ben taksiciye sordum yakın mıdır Gluntens Vag diye o da “evet çok yakın, gençleri bıraktıktan sonra seni ücretsiz atarım oraya, bavulun pek büyük” diyerek İsveç insanı hanesine artı puan kaydetmemi sağladı. Havaalanından Alidhem 135kr tuttu, bende bozuk olmadığı için 50 verdim, üzerini de gençlere bıraktım, pek zenginimmm :))

[Saat 10’a yaklaşıyor] Sonra Landlordumun olduğu Gluntens 8de indim, bavullarımı düzenledim (sırt çantası ve mont hoop büyük bavulaa) ve Tommy Thysell’i buldum. Alanya, Antalya ve Side’nin 91 yılına göre ne kadar pahalandığının yanı sıra odam hakkında da bilgiler aldım. Sonra sağolsun bana binayı ve odayı gösterdi, anahtarların hangisinin ne işe yaradığını, çamaşır odasına nasıl gidileceğini ve mutfağı tanıttı. Yastık ve yorganı olmayan yatağımı görüp nevresim almamış olmamın acısını dindirdim ama tabi bunları nereden bulabileceğimi sordum kendisine, alışveriş merkezinde var dedi. 15 dakika sonra elinde alışveriş merkezinin ve apartmanımın işaretli olduğu bir haritayla gelip İsveç insanı hanesine bir artı daha ekletti.

Odamı iyice yerleştirdikten ve buruk buruk iç geçirdikten sonra öğle yemeğim olan annemciğimin yaptığı 2 böreği yedim.. Keşke tüm tepsiyi alsaydım diye hayıflandım, ve bu hayıflanma keşke harici harddiski unutmasaydım, keşke gelmeden sıcak ve uzun bi duş alsaydım, keşke annem de burda olsaydı’nın yanında yerini aldı :)

Saat 1 gibi mukmuk’u sırt çantama atıp yorgan yastık almak için ICA MAXI isimli alışveriş merkezinin yolunu tuttum. Uzzuunca yürüdükten sonra ulaştığımda yorgunluk had safhadaydı ve açlık da onu yanlız bırakmamaya kararlıydı. Marketi gezinip yazılanlardan hiçbişi anlamadığımı ama fiyatların yüksekce olduğunu fark ettim.. Yorgan ve yastık gerçekten varlardı, yorganın fiyatı 169sek yastığın da 79sek’ti ve ben belki daha ucuz bir yer bulurum umudu ile ilk gece polarlarıma sarılıp uyumayı göze alarak yorganı (ve yanında cips, donmuş piza ve normal su sanıp aldandığım madensuyunu) alarak (ki toplamı 200 küsur sek tuttu) kablosuz internet bulma umuduyla kafelerden birine gittim. Tabi Türkiyede her kafede rahat rahat internete girmeye alışmış bünye “wireless network is 50sek” lafını duyunca bi dumurladı, len yastık alırdım o zaman diyip H&M’e doğru yola koyuldu.. Yorgun ve aç olduğum için eyçenem filan gezmeyi gözüm yemedi ve gerisingeri yola koyuldum. Odama varıp pizamı ısıtıp yedikten sonra “açlık tamam sırada yorgunluk” diyip biraz uzandım ve 6:30 gibi kalktım.

Yurtta birileri vardır belki diye mutfağa gittim, karşı koridordan 3 Bangladeş’li ile tanıştım, müslüman ülkeden geldiğimi duyunca pek sevindiler ama oruç tutmuyo olmam onları biraz hayal kırıklığına uğrattı sanırım. Yine de çok konuksever davrandılar ve iftarda (ki saat 9 sularında oluyo bu!) onlara eşlik ettim, meyve yedim, şerbet içtim :) Akşam yemeğini ne yapsam diye düşünürken bu iş çok güzel oldu benim için!! Daha sonra internet bağlantım olmadığı için onlardan birinin bilgisayarı ile gmail’dan annemle konuştum 5 dakika, gözlerim doldu, çok da kullanmak istemedim bilgisayarı, ben pek yorgunum diyip odama kaçtım, uyumadan önce biraz ağlamış olabilirim :)

Tabi yastığım olmadığı için çeşitli polarları kılıfa sokuşturdum, soğuk olursa ya diye korkup kalan polarları da üzerime geçirdim ve yeni yaşamımdaki ilk uykumu uyudum...

1 yorum:

  1. market olarak varsa netto'ya git, en ucuzu odur. ICA en pahalılarındandır. City Gross ve Willys vardı bizim orda onlar da ucuzdr.

    YanıtlaSil

Teşekkürler! Thanks! Grazie! Danke! Tack! Merci! Misaotra! Gracias!