Yazılanların içeriğinin dengesiz olmasından, uzun süreli aralıklardan, kötü esprilerden, güzelliklerden, çirkinliklerden, paylaşımlardan, sessizliklerden, sorulardan, cevaplardan, fikirlerden, kendini beğenmişliklerden blog sahibi sorumludur. Bu durumdan da çok memnundur. Blog ermiş kedi cingöz ve sapsal köpek majör'e ithaf edilmiştir.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Tartışmanın dayanılmaz hafifliği


Düşünmek, tartışmak, paylaşmak hele de kafa dengi insanlarla bunları yapmak ne kadar güzel!!
Evet demek, farketmeden kafa sallamak, saçmalama diye kendi fikrini savunmak, bazen hak vermek, bazen ödün vermemek... :)

"Tartışma" hep negatif birşey olarak algılanırdı ben küçükken.. Oysa şimdi en hararetli tartışmaları yapıp, en derin konulara girip, bazen bağır çağır, bazen küs otur döngüleri içerisinde bile birbirimize saygımızı koruyabiliyoruz. Artık tartışma bende negatif değil aksine pozitif hisler uyandırıyor. Fikirleri çatıştırmak, harmanlamak ve paylaşmak tartışmaktan geçiyor çünkü.

Ancak gerçekten bir noktaya varamadığımız, biraz daha ilerlersek kırıcı olacak olan tartışmaları bulunduğu yerde bırakıp kaçmak gerekiyor. Tartışmayı durumu ortaya koymak suretiyle ertelemek hem hararet ile söylenebilecek sözlerden kurtarıyor bizi, hem de bir noktaya gelip tıkanmadan önce üzerini güzelce kapattığımız tartışmayı zamanı gelince raftan indirip daha sağlıklı şekilde inceleyebiliyoruz.

Tartışma dediğim "fikirleri karşı karşıya getirme" eylemini polemik, kışkırtma ve kavgadan ayırmak gerek. Söylediğiniz bir sözü döndürüp dolaştırıp çıkılmaz noktaya getirmeye çalışan, negatif eleştiri okları yağdıran, öfkeliyken asıl yaptığı bağırmak olup tartıştığını zanneden insanlarla (ki bu sınıfa bazen ben de giriyorum ;)) tartışmaya girmekten de kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.

Don't argue with stupid people, others may not understand the difference

Bana kaliteli tartışmalar yaşatan, yeni birşeyler öğrenmeme vesile olan, konulara farklı taraflardan bakmamı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum! :)

Tabiii bu tartışmaları eyleme dökmek gerek biraz da... Eğitim şart ;)

Biraz kopuk bir yazı oldu ama "yaza" verin...

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Všetko najlepšie k narodeninám!!


Happy Birthday Janka :)

You are the best sister-in-luv-to-be that a girl can ever have :D


Posielam ti bozky a objatia

Hergün Mojito içilmez :)


Annişimi yolladıktan sonra parti kızı moduna geçiş yaşandı :) Cuma günü aldığımız bir şişe Bacardi Rom, akşam eve geldiğimizde biraz da benim çabamla Mojito'ya dönüştü... Mojito dediğimiz mohito olarak okunan bu kokteylin yapılışı ise şu şekilde;

Malzemeler
1 tepeleme çorba kaşığı şeker
10 nane yaprağı
5 ölçü schweppes bitter lemon (veya 3 ölçü soda water, 2 ölçü misket limon suyu)
4 ölçü bacardi rum
kırılmış buz

Sağlam gördüğümüz bir bardağa şekeri ve nane yapraklarını koyuyoruz. Metal bir ezici yardımı ile (ben evdeki havanın ezicisini kullandım) naneyle şekeri, nane yapraklarını çok da deforme etmeden eziyoruz. Daha sonra üzerine Schweppes limonu ve kırımış buzları koyup bacardiyi üzerine döküyoruz...

Naneli, soğuk ve içimi kolay olduğu için mükemmel bir yaz içkisi oluyor mojito... Çarpmıyor, sadece ferah bir gülümseme oluşturuyor suratta, ufak bir çay bardağını minik minik yudumlayarak keyif yapılmasına olanak tanıyor :)

Cuma akşamı yaptığımız mojitonun bana düşen kısmını ben bitirdim:) Ancak cumartesi kalktığımda bitmemiş yarım bardak bir mojito çarptı gözüme... Azıcık tadına bakayım dedim... Onu da cumartesi günü içmiş olduk... Pazar da gelen arkadaşlarım ısrar ettiler, onlara hazırladım, Hboy beğenmeyince onunkini de içtim... Oldu mu size 3 gün! :)

Annemin yokluğunda kendimi alkole vereceğimi kim tahmin edebilirdi ki...
Merak etme annişkom şaka yapıyorumm!! ;)

11 Temmuz 2008 Cuma

Bir hüzünlü yolculama...veya...yaşasın özgürüm :)


Bu sabah saat 5:30da annemi yolculadım... Bilen bilir, abimin yanına gidiyor 5 haftalığına... Gezicek, kamp yapıcak, denize girecek, yürüycek ve çok eylenecek biliyorum :) Ama daha şimdiden özledim! Aradığım anda gelebilecek kadar yakında olmaması başka bir duygu gerçekten... musscuğum için en azından el uzatma mesafesinde olacak bu süre içerisinde...

Dün gece 10 civarında başladık hazırlanmaya :D Tam tipik biz! En son ana kadar rahatımızı bozmuyoruz... Neyse ki 10da başlayan bavul toparlama operasyınu 11:30da bitmişti tamamen!:) Naneler, kuruyemişler, baklavalar, lokumlar onlar bunlar şunlar derken anneciğimin kıyafetlerine ufak bir yer kaldı ;) Bavul da oldu mu sana 22.7kg! 23kg en son kabul edilen ağırlık.. Bir de 10kg el bagajı alabiliyor, onu da 5kg olarak aldı yanına... Tabi ben gece boyunca (yani 1:30 ile 5:00am arasında) annemin bavulunun ağır geldiğini, içinden eşyalar çıkardıklarını, acaba herşeyi koydukmu diye didikleme anlarını gördüm rüyamda!!

Sabah 5te kurduğumuz 20 adet alarmın ötmesi ile kalktık, ben aşağıya indim yattım koltuğa, annişim de kahvaltı hazırladı, yaptı, giyindi eşyalarını kontrol etti. Secure drive* tam 5:30da kapının önündeydi, annemi bindirdik arabaya, adam birkaç kişi daha alacağız dedi, el salladık, öpüştük.. Sonra annem yola koyuldu :) :( :)

Tabi adam birkaç kişi daha alacağız dedi ya laf arasında... Benim beynim boş durur mu! Bu sefer de 5:30-8:00am arasındaki rüyalarım annemin uçağı kaçırması, eve dönmesi, panik halinde ucuz uçak aramamızla ilgiliydi!! :) Neyse ki annem uçağa binmeden önce aradı konuştuk, keyfinin yerinde olduğunu öğrendim, problemsiz ve mutlu şekilde uçağa ilerlediğini telefonunu kapatacağını söylediğinde içime bir huzur geldi...

Ev telaşı o aşamada başladı!! Normalde sabah uyanıp yüzünü yıka, krem sür, saçını düzelt, giyin, kedinin mamasını ver, çiçeğini sula, yatağını topla olarak belirlenmiş rutinimi yaptıktan sonraaa, ofise gidecek yemekleri hazırla, kedinin suyunu koy, köpeğin suyunu koy, köpeğin mamasını ver, maması bitmiş diğer kutuyu bul, köpeği dolaştır (-), yemekleri dolaba koy (-), kahvaltı yap (-) gibi daha önce pek bulaşmadığım bu konular da yığılınca üzerime afalladım :) Melek annemm!!
Neyse ki zeki annem bahçe sulama konusunu çözmüştü, bir de onu yazmama gerek kalmadı yapılamayanlar listesine!

Şimdi annem uzun zamandan sonra ilk kez uçakta... Benim de kalbim onunda bulutların üzerinde... İyi eylenceler sevgili ailem!!

*Secure Drive bir havaalanı shuttle hizmeti. Uçağının kalkış saatine göre evine gönderilen servis seni kapının önünden alıp havaalanına bırakıyor... Hem de sadece 30YTL! Çok rahat, huzurlu, konforlu ;) reklammm

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Siyah

Siyah şablon seçmemin nedeni enerji tasarrufu... idi...

(bkz: If Google went all-black, it could save 750 megawatt-hours a year)

Ama bunun CRT (cathode ray tube) ekranlarda, yani emektar kare kutularımızda böyle olduğu oraya çıktı :)

Şimdilerde popüler biçimde kullanılan LCD ekranlar için renk menk farketmiyormuş, gönül rahatlığı ile kullanalım mış...

Ne renk yapsam ağaçevimi acaba :))


All Animals Have the Same Skin


Vejetaryen olmaya çalışıp arada bir dayanamayanlardanım... Çoğunlukla et ve tavuk tüketmemeye çalışıp otçul beslensem de bazen balıkları, mantıları hopur hupur götürüyorum... Kısacası tadını sevmediğimden değil, hayvanlara üzüldüğüm için vazgeçiyorum et yemekten, açıklama yapmaya üşendiğim insanlara da midemi rahatsız ediyor diyip içinden çıkamayacağım bir polemiğe girmekten kendimi koruyorum :)

Ama özellikle de teknoloji bu kadar ilerlemişken gerçek kürk giyilmesine, timsah derisi çantalara, kemerlere, ayakkabılara, kozmetiğe kesinlikle karşı çıkıyorum! Yemek konusunda biraz daha ılımlıyım, fizyolojik ihtiyaç olması bakımından (yine de zalimce yöntemlerle olmamalı sofralık hayvan yetiştirmek mümkünse!!!) ama mümkünse yalnızca zevk için olan bu sektörü tüm petrol kuyuları ve sahipleriyle birlikte yakmak istiyorum :) Ha, hiç giymiyor muyum deri ayakkabı, açıkcası bil-mi-yo-rum! Anlamıyorum gerçek deri mi suni mi, mümkünse almadan soruyorum ama mutlaka kullandığım eşyaların bir kısmı gerçek deri içeriyor... Ama bunu en aza indirmek, benim içimi rahatlatıyor, dünyadaki hayvanları ben kurtarmıyorum tabi ki!

Vejetaryen ünlüler:
  • Franz Kafka
  • Leonardo da Vinci
  • Sokrates
  • Nikola Tesla
  • Brad Pitt
  • Liv Tyler
  • Alicia Silverstone
  • Leonard Cohen
  • Lisa Simpson;)
  • Jim Carrey (buraya Ace Ventura filmindeki küçük adamı omzuna kürk yapma resmini aradım, bulamadım :))
  • .....
Yukarıdaki reklamı ise gerçekten çok beğendim... PETAnın çıplak hatun reklamlarının çılgınlığından uzak, kürksüz hayvanları elinde tutan ünlülerden daha az yaralayıcı ama bence oldukça etkileyici ve insanı içine çeken bir reklam... Bu yazı da o reklam sayesinde yazıldı zaten :)

7 Temmuz 2008 Pazartesi

İyki doğmussun senn!!

5 Temmuzdan....

Sevgili muss'um!! İyki doğmuşsun iyki varsın!!
  • televizyondan daha değersiz olduğumu (kızım deli misin, dolapta biri olsa senle mi uğraşcak alır tvyi gider),
  • kafa üstü yere çakıldığımda çıkan sesin evde yankılanmayacağını (şşş, anne duymasın),
  • minder diye üzerimde zıplandığında dahi ölmediğimi,
  • koca cüsseli sorunlu bir çocukla nasıl uğraşılacağını,
  • komplo teorileri üretirken elektrikler gidince beni almaya gelicek helikopterleri beklememin boşuna olduğunu,
  • kahverengi gözün büyük buruna yakışmayacağını,
  • entropinin S yerine H ile gösterilmesindeki derin(!) anlamı,
  • türk filmlerinde ağlamanın (hohoho mendil vereyim mi), dışarı çıkarken süslenmenin (ne o düğüne mi gidiyoruz) getirebilecekleri ile başa çıkmayı,
  • hayallerini gerçekleştirmeyi,
  • mükemmel dostluklar kurmayı,
  • aşkın mesafe, zaman, yer tanımadığını,
  • "can" cinsinden para hesabı yapmayı (hmm bu 3 can eder, pahalıymış:)),
  • uydurmaca dillerle turist taklidi yapmayı,
  • müzikten zevk almayı (ama hiçbir yetenek almamış olmayı ;)),
  • binbir zorlukla aldığın clearasil toniğini olur olmaz kullanmamayı,
  • dolapta "ceset" saklamamayı, ama arada bir tadına bakmayı,
  • maddi zevklerden uzak olmayı,
  • ms2150yi, yogayı, karmayı,
ve daha aklıma gelmeyen nicelerini bana öğrettiğin için, şımarıklıklarıma sabırla katlandığın için, zor anlarımı ben söylemeden anlayıp yatağımın ayak ucunda "anlat bakalım" dediğin için, taa oralardan herşeyime yetiştiğin ve bu kadar tatlı olduğun için iyki doğmuşsun!! Teşekkürler :)

special note: dear janka, thank you for always being there with my oceaneyed hero :) btw you may not know but i look up to you and think "how would she react" in times of trouble :))

Sizi seviyorum!!!

1 Temmuz 2008 Salı

Yepyeni bir ay: Temmuz

Salının sallantısına kapılmışken bu yepyeni ay için güzel dileklerimi sunmayı unuttum sizlere :)


Bu ay benim istediklerim şöyle;
  • Arkadaşlarımla bol bol vakit geçirmek
  • Evde tek olmamı bahane bilip yeni yemekler denemek
  • Huzuragidenyolumun ufak taşlarını temizlemek
  • Zamanın yüceliğini öğrenmek
  • Sabır ve tahammül geliştirmek
  • Farkındalık düzeyimi arttırmak
  • Meditasyona başlamak
  • Patenle engelden atlamak
  • Sivri taraflarımı yontabilecek güce kavuşmak
  • ve daha niceleri:)
Daha ilk günü olmasına rağmen öğrendiklerim ise;
  • Beklemenin keyfine varmak
  • Zamanın ancak içi dolunca hızlı geçtiğini anlamak
  • Hayatta su gibi olmak gerektiği gerçeğini kavramak
  • Akıntıya kürek çekmek yerine akıntıda cupcup yapmak :)
tabi ki herşey bazı birikimlerin doğru zamanı bekleyerek filizlenmesi esasına dayanıyor... Bu ay ekebildiğim tohumları ekmek, önceden ekilmiş olanları güzelce sulamak ve tomurcukları özenle beslemeyi hedefliyorum.

Güzel Temmuzlar!!

temmuzun bir güzel yanı daha var...onu da bilen bilir ;)

Bugün cuma değil ki


Bugün geçmesi gerekenden beşyüzaltmışyedi kat daha yavaş geçiyor... Sabah beni mutlu eden bir telefon görüşmesinden sonra gelen mail ile telefonda yanlış iletişim kurduğumuz ortaya çıkıyor ve düzeltme isteğime halen cevap gelmemiş durumda... Salı gününden nefret mi etsem diye düşünürken "happy tuesday" diye bir kavram kakalamaya çalışıyor bana kızarmış suratlı Amerikalılar... Ama yemem!! Daha cumaya çok var!

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam'ın rubailerine denk geldim bugün... Öyle güzel, öyle alaycı, öyle gerçekçiler ki, buraya eklemeden edemedim...

Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.

Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben...

Ben olamayınca bu güller bu selviler yok
Kızıl dudaklar mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar , akşamlar , sevinçler , tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya , ben yok o da yok

Sevgiyle yuğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi dünyada
Cennetin, cehennemin üstündesin.

Yıllar günler gibi geçti gider;
Nerde o eski dertler, sevinçler?
Belaya aldırmaz aklı olan:
Bu da her şey gibi geçer, der.

Cennette huriler varmış, kara gözlü
İçkinin de ordaymış en güzeli
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz
Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili..

Var mı dünyada günah işlemeyen söyle
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?

İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tesbih, post, seccade güzel
Ama Tanrı kanar mı bunlara?

Kim demiş haram nedir bilmez diye Hayyam,
Ben helal ile haramı karıştırmam...
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğim su bile haram...

Sevgili, bir başka güzelsin bugün;
Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
Güzeller bayram günleri süslenir;
Seninse bayramları süsler yüzün.