Yazılanların içeriğinin dengesiz olmasından, uzun süreli aralıklardan, kötü esprilerden, güzelliklerden, çirkinliklerden, paylaşımlardan, sessizliklerden, sorulardan, cevaplardan, fikirlerden, kendini beğenmişliklerden blog sahibi sorumludur. Bu durumdan da çok memnundur. Blog ermiş kedi cingöz ve sapsal köpek majör'e ithaf edilmiştir.

29 Ağustos 2010 Pazar

24-25 Ağustos

Kursun devamında da bol bol çizip mp3 çalarlardan birini seçip ufak bi sunum yaptık.. Bu yazıyı biraz geç yazdığım için çıkışta ve akşam ne yaptım hiç bi fikrim yok :D Ama idare ediverin artık ;)

Kursun son günü odamı temizlemek için erken kalktım ama sonrasında zaman ayarlaması özürlü olduğum için yurttan biraz geç çıktım ve deli gibi yağmurun altında koştur koştur derse gittim ama deli gibi yağıyodu.. Bana “tr yağmurları gibi değil hiç” lafını güzelce bi yedirtti yani.. Homur homur gitmiş olsam da yürürken çok keyif aldığımı inkar etmiyciğm.. Gelip oturduğumda 3 kişilik gruplar halinde tasarım yaptığımızı fark edip biraz daha surat asıp panik olsam da sonrasında herşey rayına oturdu ve keyifli bi şekilde çizim yaptık.. Herhangi bi transportation tasarımı olucaktı, tekerlekli sandalye kullanan yaşlılar için ufak çaplı bi arabanın gelişimine şahit olduk ama malesef resimleri Mats’e verip geri almayı unuttuk 

Sonrasında tasarım kütüphanesini gezdik, sunum yaptık ve çizim kursunu sonlandırdık..

Akşam Feyziler geleceği için onlarla buluşma amacıyla Alidhem’e gittim ama henüz şehir merkezinde oldukları için Andrew’la oturup ballı sıcak su içtik  Beklediğimden daha güzel oldu, burdaki ballar bi ilginç, kaymakla karıştırmışsın gibi kremsi bi havası var ve rengi de daha bulanık ve açık.. Ben beğendim ama günlerdir marketten alma fırsatım olmadı, zaten sabah yediğim bal sayesinde bal özlemimi gideriyo sayılırım ;) İçeride bi yerlerde oturduğunda Umea insana daha güzel geliyo diye düşünüp biraz da çukulata atıştırdım ve Andrew’la muabbet ettik..

Feyzi geldiklerine dair mesaj atınca Alidhem merkeze gidip orda günler sonra bi dolu Türkle sohbet etme çabasıyla hem Türkçe hem İngilizce’yi katlettim, ama zaten onlar da ölü gibi oldukları için sanırım çok fark etmediler.. Feyzi, Kerim, Kerem ve Ezgi.. Ezgi bizim IDI kursunda, diğer 3 oğlan çocuğu da ADV (Advanced Design Visualization) okuycaklar bu sene.. Hepsi İstanbul’dan yarışmaya katılıyolar.. Feyzi’yle zaten daha kurstaki insanların mailları ilk açıklandığında konuşmaya başlamıştık, yani neredeyse Mayıs’tan beri her türlü hazırlık, pasaport, bavul ve ıvır zıvır durumlar süreçlerini bilgi paylaşımlarıyla yaşamıştık :D Buradaki buluşma, tanışmadan ziyade yüz yüze görüşme oldu en sonunda..

Gençler biraz ölü gibi oldukları için çok verimli olmayan sohbetler sırasında burda 4 senedir yaşayan ve 4 sene daha kalıcak Melis’le tanışıp helibop denilen operatörü almanın en iyisi olduğu ve çeşitli başka bilgileri öğrendik..

Odalara dağılırken Ezgi’nin o tarafa birlikte gidelim dedik ve yol üzerinde Yoga Şala yazan ve Aum sembolü olan bi tabela görüp ani bi duruş yapıp hemencik heyecana kapıldım.. Ufak bi yerin altına inip kapısını zorladım ama açılmadı.. Yukarı çıkarken gerisin geri kapı açıldı ve dersin sonlarında olduğunu söyleyen bi adam ashtanga, iyengar gibi kelimeciklerle beni mutlu etti.. Hafta içi akşamlarından birinde kesinlikle denemeyi düşünüyorum..

Ezginin mutfağını keşfedip biraz sohbet ettikten sonra ertesi sabah 9a 5 kala buluşup topluca okula gitmeye karar verip ayrıldık..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Teşekkürler! Thanks! Grazie! Danke! Tack! Merci! Misaotra! Gracias!