Yazılanların içeriğinin dengesiz olmasından, uzun süreli aralıklardan, kötü esprilerden, güzelliklerden, çirkinliklerden, paylaşımlardan, sessizliklerden, sorulardan, cevaplardan, fikirlerden, kendini beğenmişliklerden blog sahibi sorumludur. Bu durumdan da çok memnundur. Blog ermiş kedi cingöz ve sapsal köpek majör'e ithaf edilmiştir.

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Paramı Tanımak İstiyorum

Körlerin ve görme engeli olan/ az gören insanların çevrelerindeki insanlara bağımlı olmadan (pardon bu kaç lira acaba?) kağıt paraları tanıyabilmeleri için paraların Avrupa ve Amerika'daki gibi cetvelli sistemle düzenlenmesine yönelik bir kampanya başlatılmış. Paraların farklı boyutlarda basılması ile bu engelin önüne geçileceği aslında çok açık.

Oysa ki ben bugüne kadar gördüğüm dolar ve euroların boyutlarının neden farklı olduğunu durup düşünmemiştim bile. İnsanların hayatını bu denli etkileyen şeyler bizim gibiler için ne kadar dikkat edilmez ve ufak...

Kötü yollarda tek derdimiz topuğumuzun çukura girmesi iken, tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren birisi için o yol çıkmaz demek, dön dolaş başka bir yol bul demek! Duyma engelliler için televizyon haberlerini sadece TRTden izlemeleri, veya diğer haber kanallarındaki manasız haber başlıklarından haberin ne olduğuna dair fikir yürütmeleri bekleniyor...

Belki de birşey beklenmiyor bilemiyorum...

Ufak bir hikayeyle bitirelim bari bu yazıyı da...
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malum?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız. Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken farketmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini farkettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi? Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür.

Merak edenler için parasını tanımak isteyenlerin sitesi

Bakmakla yetinmeyip GÖRDÜĞÜNÜZ günler dilerim ;)

*çok TRTvari bir bitiş oldu... öğle öncesi yazısı olmasına verin!*

5 yorum:

  1. kalemine -keyboarduna :)- saglik aysecim. bu arada sanirim korlerin buyuk cogunlugu (ozellikle dogustan kor olanlar) "absolute pitch"e sahip...

    YanıtlaSil
  2. hey! bunu bilmiyordum!
    sizin takibinize ve yorumlarınıza saglik efendim:)

    YanıtlaSil
  3. benim babam görme engelli. gerçekten şaşırtıcı özellikleri var. tanıdığım başka görme engelliler de var. hepsi birbirinden yetenk abidesi. hayatta kalma mücadelesinin sonucunda kendilerini aşırı geliştiryorlar sanırım. kolaycılığa kaçma diye bir şansları yok çünkü. örneğin müzik aleti çalmayı öğrenen bir çocuk ısrarla notalara bakmaz eline bakar, ya da daha kötüsü gider notaların üstüne do re mi diye yazar. ama bir görme engelli için bu söz konusu değildir. Ve müthiş yetenekli müzisyenler olurlar. Örneğin babamın ezberinde bir dolu klasik ve türk müziği eser vardır. adam taaaaaaaaa orta 1de çaldığı şeyi hatırlar. bense dandirik bir okul şarkısını bile hatırlayamam. niye gerek yoktur çünkü. vesaire vesaire. ama kesin bir şey var türkiyede engelli olmak irenç bişey, hiçbirşeyin size göre yapılmamasının yanı sıra bi de şu bön bakışlı halkımız söz konusu, neeeeeeeeeeeeee görmüyor muuuuuuuuuuu şeklinde aptal aptal bakarlar. bi de merakları yok mudur.ne zman kör oldunuz diye sorarlar patavatsızca. sana ne kardeşim. illa her güzel olayın içine bu sinir bozucu ayrıntıyı sokmak zorunda mısın. falan fişmekan :)

    YanıtlaSil
  4. Sedam ne kadar güzel ve içten yazmışsın :) Doğrusu biz sadece dışarıdan fikir yürütürken sen içerisindesin konunun, bu ülke şartlarında ne kadar zorlayıcı olduğunu bunların bizim anlamamız mümkün değil aslında! yaşayan bilir derler ya..
    Bahsetmiştin babanın müziğe yeteneğinden daha önce, hatta size geçen sanat sevgisinin de ondan olduğunu düşünmüştüm ben.. Öp babanı benim yerime, engel muamelesi yapmayıp görmemesine, kendi hayatına olduğu kadar başkalarının hayatına da güzellikler kattığı için!!!
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. burda donem basladi, ikinci dersin sonunda yanima bi ogrenci geldi ve ben visually impaired'im dedi. ben de kitabin ilk bi kac chapterini buyuk fontta fotokopi cektip derste ona verdim. veeee tam ustte yazmis oldugumu dogrulayaraktan, kulak dersinde direk absolute pitch'e sahip oldugu ortaya cikti :)
    tabii dersin sonunda ogrenciye "see you later" demem biraz gerip oldu ama neyse!

    ps: ben de bi onceki postumda gorme engelli yerine kor demisim politically incorrect olarak, mazur gorun...

    YanıtlaSil

Teşekkürler! Thanks! Grazie! Danke! Tack! Merci! Misaotra! Gracias!