Geçen hafta, fikirlerine çok saygı duyduğum arkadaşlarımdan biri "fikrimizi daha önce duyduğunu söyleyen arkadaşları olduğundan, oysa ki fikrin özgün olduğunu düşündüğünden" bahsetti bana. İlk tepkim benim bunu saklamaya çalıştığımı düşündüğü için somurtmak olsa da, düşününce aslında bir yanlış anlaşılma olduğunu farkettim.
Cuma günkü İstanbul Tasarım Bienali ziyaretim sırasında (ki bu da bir başka yazıda size aktarılmayı bekliyor!), söylediklerini düşündüm ve bu işe girerken benim için en önemli şeyin şeffaflık ve açıklık olduğuna karar verdim.
Library of Stuff fikri ben Umea'da okurken yarım günlük bir proje sırasında ortaya çıktı ve sunum sonrasında üzerinde hiç durmadan beynimin tozlu köşelerine iteklemiştim. Startup Weekend İstanbul'da sunumunu yapmaya karar verdiğimde, böyle başka projelerin varlığını bilmiyordum, ancak haftasonu boyunca yaptığımız araştırmalar sırasında benzer sitelerin olduğunu keşfettik. Süper! Demek ki paylaşma kültürünün yayılması mümkün!
Peki madem böyle siteler vardı, neden bu projeyi hayata geçirmek için çabalıyoruz?
Öncelikle, bizim yola çıkış amacımız, bu platformu, içinde yaşadığımız ve kültürünü en iyi bildiğimiz yer olan Türkiye'de kurmaktı (halen de öyle :)). Buna ek olarak, baktığımız sitelerin hiçbirinde 'tamam, işte budur!' diyemediğimizi ve sitelerin topladığı kitlelerin, ulaşılabilecek sayıdan (bkz. Couchsurfing kullanıcı sayısı) çok daha az olduğunu farkettik.
Bu nedenle hala Library of Stuff'ı hayata geçirme hayalimizin peşinden koşuyoruz, kendi kültürümüzden başlayarak, insanları daha çok içine alacak bir deneyim yaratmak için!
Bienal sırasında bir mimar tarafından söylenmiş olan 'Mimarlık, mimarlara bırakılmayacak kadar önemli bir iştir' sözünü duyduğumda, taşlar da yerine oturdu! Nasıl ki bir şehir, bir bina, orada yaşayan insanların ihtiyaçlarını gözetmeksizin planlandığında cansızlaşıyorsa, bir proje de uzaktan varsayımlarla yapıldığında içi boşalıyor. Bir sosyal fayda projesi, yalnızca girişimcilere bırakılmayacak kadar önemli bir iştir yani :) Bu platformun kullanıcısı yalnızca ben değilim, sen, siz, o, biz, hepimiziz!
Bu nedenle şu an bu hizmeti yaratmak için, herkesin deneyimlerini ve ihtiyaçlarını paylaşabileceği ortak, açık bir alan yaratma çabasındayız. Library of Stuff benzeri paylaşım sitelerinin adreslerini (bir kısmı ücretli, bir kısmı ücretsiz) aşağıda bulabilirsiniz, ve eğer bu projenin bir parçası olmak isterseniz bir online eşya paylaşım sitesinden istek ve beklentilerinizi bildirebilirsiniz!
Esas hedef, herkesin ulaşabileceği, bol kullanıcısı olan, keyifle çalışan ve paylaşım kültürünün yayılmasını sağlayacak bir platform yaratmak, bu Library of Stuff olsun ya da olmasın (gerçi bu konuda çok heyecanlı, şevkli ve keyifliyim, o yüzden mümkünse L.o.S olmasını tercih ederim! :))
Destekleriniz ve geribildirimleriniz için kocaman teşekkürler. Durup ne istediğime bakmamı sağlayacak kadar açık sözlü olan arkadaşlara sahip olmak bir ayrıcalık.
Ek: Benzer siteler
http://sharesomesugar.com/
http://neighborrow.com
http://neighborgoods.net/
http://ecomodo.com/
http://thesharehood.org/
Yazılanların içeriğinin dengesiz olmasından, uzun süreli aralıklardan, kötü esprilerden, güzelliklerden, çirkinliklerden, paylaşımlardan, sessizliklerden, sorulardan, cevaplardan, fikirlerden, kendini beğenmişliklerden blog sahibi sorumludur. Bu durumdan da çok memnundur. Blog ermiş kedi cingöz ve sapsal köpek majör'e ithaf edilmiştir.
25 Kasım 2012 Pazar
23 Kasım 2012 Cuma
Ders 1 - Dostlar
Global Startup Battle'a katılmak biliyorum ki girişimcilik konusundaki tecrübelerimin ilklerinden olarak hep büyük önem taşıyacak.
Ama şu an için, GSB'ın bana gösterdiği en büyük şey, çevremin ne kadar muhteşem insanlarla dolu olduğu! Oylayan, paylaşan, geribildirim veren, 'ee bu vardı ki' diyen, arkadaşlarını işe dahil eden, 'ay ben bunu yapamadım nasıl oluyor' diye arayan, 'parasıyla facebookta promote edelim ya' diye heyecanlanan, gülücükler atan, 'Aysee, hadi yaysana' diye beni gaza getiren yani heyecanımı paylaşıp yanımda olan bu kadar çok kişi!!
Arkadaşımın arkadaşının arkadaşından birinin kendi arkadaşlarına projeyi desteklemeleri için mail göndermesi, nadiren konuşsak da kalplerimiz değmiş kişilerin 'en yakın arkadaşlarımdan birinin' diye mesaj atması, facebook'u açtığımda karşımda duran 10 posttan 9unun birilerinin Library of Stuff paylaşımı olması o kadar şahane bir duygu ki!
Bu noktada ben kendimi zaten en birinci hissediyorum! Hepinize çok çok çok kocaman teşekkür ediyorum! İnanılmaz şanslı olduğumu bana tekrar gösterdiniz.. İyi ki varsınız!
Kalbim kocaman oldu!
Girişimcilik meğer ne de güzelmiş doslarla!
Ama şu an için, GSB'ın bana gösterdiği en büyük şey, çevremin ne kadar muhteşem insanlarla dolu olduğu! Oylayan, paylaşan, geribildirim veren, 'ee bu vardı ki' diyen, arkadaşlarını işe dahil eden, 'ay ben bunu yapamadım nasıl oluyor' diye arayan, 'parasıyla facebookta promote edelim ya' diye heyecanlanan, gülücükler atan, 'Aysee, hadi yaysana' diye beni gaza getiren yani heyecanımı paylaşıp yanımda olan bu kadar çok kişi!!
Arkadaşımın arkadaşının arkadaşından birinin kendi arkadaşlarına projeyi desteklemeleri için mail göndermesi, nadiren konuşsak da kalplerimiz değmiş kişilerin 'en yakın arkadaşlarımdan birinin' diye mesaj atması, facebook'u açtığımda karşımda duran 10 posttan 9unun birilerinin Library of Stuff paylaşımı olması o kadar şahane bir duygu ki!
Bu noktada ben kendimi zaten en birinci hissediyorum! Hepinize çok çok çok kocaman teşekkür ediyorum! İnanılmaz şanslı olduğumu bana tekrar gösterdiniz.. İyi ki varsınız!
Kalbim kocaman oldu!
Girişimcilik meğer ne de güzelmiş doslarla!
21 Kasım 2012 Çarşamba
Nedir bu
Önceki uzun yazımı okumaya üşenenler için ufak bir özet:
Gecen haftasonu, Library of Stuff projemizle Istanbul Startup Weekend birincisi olduk. Önumuzdeki hafta boyunca Global Startup Battle denilen bir oluşumda uluslararası olarak yarışıyoruz.
Library of Stuff, online ve mobil hizmet sunan ve kar amacı gütmeyen bir platform. Ödunç alma ve ödünç verme esasına dayanan bu projede, siteye üye olarak ihtiyacınız olan bir ürünün çevrenizde en yakın kimde olduğunu bulabilecek, almakta kararsız olduğunuz ürünleri deneyebilecek ya da elinizdeki eşyaları komşularınızla, arkadaşlarınızla ve hatta yabancılarla paylaşabileceksiniz. Ürünlerin bir kenarda tozlanmasi yerine yeniden hayat bulmalarını sağlayarak tüketimi azaltmak ve doğaya katkıda bulunmak da hedeflerimizden biri.
22 Kasım ve 28 Kasım arasında gerçekleşecek ve ilk 15in facebook halk oylaması ile belirlendiği Global Startup Battle'da videomuza oy vererek bizi desteklemek için bir hafta boyunca her gün (olmadı hafta boyu aklınıza geldikçe) yapmanız gerekenler şöyle:
- http://bit.ly/
GlobalStartupBattle Facebook sayfasını açın ve beğenin. - Library of Stuff videosunu bulun. ( ya da direk buraya tıklayın http://bit.ly/VXsjPA)
- “Vote” tuşuna basarak oy verin!
Websitemizi ziyaret ederek gelişmelerden haberdar olmak icin eposta adresinizi bırakmayı unutmayın!: www.lofstuff.co
20 Kasım 2012 Salı
Neler oluyor hayatta
Çok uzun zamandan sonraki ilk yazım! Çok ilginç şeyler oluyor hayatımda, yazmadan duramazdım!
Yoga Yolunda
2-4 Kasım arası İstanbul'da Seane Corn ve Sienna Sherman yoga workshop'ı vardı. Gühiko'nun Seane aşkını bize aşılaması, benim Sienna sevgim ve Tubikimin ısrarları sonucu katılmaya karar verdim. Bunun en büyük nedeni de biz Kanada'dan dönerken (ayrı bir yazı konusu :)) Münih Ankara check in masasında öğrendik ki ucagimiza fazladan yolcu alindigi icin, Lufthansa sonraki uçuşlarla dönebilcek gonulluler ariyodu, hemen bize de sordu, kisi basi 400euro'ya sonraki ucaga biner miydik? Tabi ki evet dedik annecimle :) Sonraki uçak da dolu olunca 7 saat sonraki boş ucaga bizi koydular ve konforlu bi bekleyis icin bize business bilet vererek lounge kullanabilmemizi sağladılar... lalalalaa!
Böylelikle haydan gelen huya gider hesabiyla Kanadadan döndüğümün 2.günü topladım çantami, yoga kıyafetim, bir yedek tshirt, bir miktar ic camasiri, bir de fazladan hırka.. Tabi yoga matım ve sonrasinda da İstanbulda biraz kalir, denize nazır staj basvurulari yaparim diye düşündüğüm için laptopum.. Atladim otobuse, tam inerken tanistigim, tesadüfen Metalurjı mezunu ve aynı Workshop'a giden Berrah ile birlikte Şişliye gittik.. Haftasonu gerçekten mükemmeldi! Onun detaylarını uzun uzun anlatırım yine, ama sonra olanlar daha da ilginçti..
Biraz nostalji
Salı günü su altı topluluğundan tanıdığım, ve herhalde yaklaşık 7 senedir görüşmediğim bir arkadaşımla buluştum, Aysu. Önceki haftalarda bana bir anket göndermişti, o şekilde yeniden yollarımız kesişmişti. Deniz kenarında çay içip sohbet ederken geçen senelerde neler yaptığımızı anlattık birbirimize. Bilmeyenler için kısa bir özet: 2006 yılında ODTU Metalurji ve Malzeme Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde çalıştım. Bu sırada YogaŞala'da eğitmenlik eğitimimi tamamlayarak Yoga Alliance onaylı bir yoga hocası olma şansını yakaladım. 2010 yılında, yıllardır hayalim olan Endüstri Ürünleri Tasarımı okumak için İsveç'te bir senelik bir programa başvurdum. Kabul edilince TAI'deki işimi bırakarak bavulumu topladım ve İsveç, Umea University, Institute of Design'da yeni bir kariyere ve hayata başladım. Programı bitirince daha önce hayatımda duymadığım bir bölüm olan, ama bir sene içerisinde kalbimde yer eden Interaction Design master programına başvurdum (siz de daha önce duymadıysanız buradan bakabilirsiniz). İlk senemi bitirdim ve şu an staj yapmak ya da yalnızca hayatı deneyimlemek ve bitirme projem için fikir bulmak için bir seneliğine okulu dondurdum. Aysu'yla buluştuğumda bu noktadaydım.
Aysu'nun geçtiğimiz yıllardaki maceralarını ve şimdiki planlarını duyma fırsatım da oldu, meğer ki o da mühendislikten uzaklaşmış, Belçika'da yönetim master'ı yaptıktan sonra Türkiye'de sosyal sorumluluk alanında çalışmak için geri dönmüş ama istediğini bulamadığı için kendi projesiyle, kendi işini kurmak için yola çıkmış. Tabi ben heyecan küpü, sosyal sorumlulukları ve projeleri duydukça gözlerim parlıyor. Aysu da benim ilgilendiğimi gördükçe heycanlanıyor, böyle bir döngü içindeyiz.
Girişimcilik mi? O da ne?
Bu arada, akşam Aysu'nun katılacağı bir "Asansör Konuşması" (bir fikrini mümkün olan en kısa sürede, özünü verecek şekilde anlatmak) semineri varmış, beraber gitmeye karar verdik. Aslında bu seminer Özyeğin Üniversitesi'ini düzenlediği Startup Weekend İstanbul diye bir oluşumun ilk ayağıymış.Bu oluşumda herhangi bir iş fikrine sahip olan insanlar ve hoşuna giden bir iş fikrine tecrübesiyle katkıda bulunabilecek tasarımcı, yazılımcı, girişimciler 9 Kasım Cuma günü toplanıp fikir sahiplerinin 1 dakika'da sundukları fikirleri oylayarak finale 10 fikir kalmasını sağlıyorlar. Sonrasında bu 10 fikir etrafında takımlar oluşturup 11 Kasım Pazar günü saat 14'e kadar bu fikrin geliştirilmesi, test edilmesi ve kısmen gerçekleştirilmesinin ardından, 8 kişilik bir yatırımcı jürisi ilk 3ü seçiyor.
Tabi 3 günlük ilahi yoga kafası nedeniyle, ben yoluma gelen herşeyi kucakladığım için, katılmayı seçmek çok da zor olmadı benim için. Aysu'ya tasarım yardımı yapmak ve birlikte nasıl çalışırız'ı görmek için katılmakla başlayan planın, Aysu'nun "Ayşecim sen de sunsana fikrini" demesiyle aldığı yönü öngörmek ise oldukça imkansızdı. Umea'da 1 günlük bir proje-sunum dersi sırasında ortaya çıkmış olan bir projeyi, Library of Stuff, sundum Asansör Konuşması olarak, hızlıca hazırlanıp sunarken yarısını unutmuş şekilde. Sunumlar sonrası tuvalete gidip, salona döndüğümde sahnede Aysu'nun beni çağırdığını gördüm, ta ta ta daaa, ikimiz de ilk 10dayız!! Herkese takımında kimlere ihtiyaç duyduğunu soruyorlar, benim kafam karmakarışık olduğu için "Fikre ilgi duyan herkese!" gibi demeçler veriyorum ve takımları toplamak için salona geçiyoruz. Ben "Şimdi ne yapıyorum ben acaba" diye bakınırken kendi not defterini ve kalemini bana verip, email ver, takım topla hadi diye beni yönlendiren arkadaşa hayır dualarımı iletiyorum. Takımları topladıktan sonra Aysu'yla çalışmak birincil hedef olduğu için büyük bir takımla 2 projeyi paralel yürütmeye karar veriyoruz.
Startup Weekend İstanbul
Bu 54 saatte girişimcilikle ilgili hem çok şey öğreniyorum, hem de hizmet tasarımı ile aralarındaki benzerlikleri görüp, çok da uzak değilmişim bu alana diyorum. Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy kampüsünde çalışıyoruz, yiyoruz, çalışıyoruz, yatıyoruz, çalışıyoruz ve sunum günü gelip çatıyor! Yine her zamanki gibi son anda tamamlanan hazırlıklarla Library of Stuff fikrini sunmak için sahneye çıkıyorum, sadece 3 dakikamız var. Sunum bitip jurinin karara varmasını beklerken birinci olan takımın 24 saat içerisinde Global Startup Battle için bir video göndermesi gerektiğini duyunca, şakayla karışık yanımda oturan Aysu'ya "İnşallah birinci olmayız, eve gidip duş almak istiyorum ben" diyorum, Aysu kocaman gözler ve bir gülümsemeyle "Saçmalaamaaaa Ayşeeeee" diyor, gülüşüyoruz.
Juri sonuçlarla geldiğinde heyecan dorukta, en son birinci açıklanıyor ve ben inanamıyorum, bizim takım mutluluk sarhoşu, sahneye çıkıp sevinç gösterisi yaptıktan ve sonrasında toplanıp birbirimizi tebrik ettikten sonra videoyu hazırlamak için yeni bir duşsuz ve uykusuz gece geçirmek için yola çıkıyoruz :) Bu yolda birlikte yürüdüğümüz takımımız Orkun Yücel, Oğuzhan Yatcı, Ercan Mutlu, Muharrem Çiftçi, Burak Çalışkan, Mustafa Çelik ve Fuat İspir'e destekleri için kocaman teşekkür ediyorum! İşte hazırladığımız video da burda! Library of Stuff nedir o anlatsın :)
Global Startup Battle
Şimdi de bu videoyla 22 Kasım'da açılcak olan oylamada ilk 15e girmek için bize oylarıyla destek olmaları için insanlara fikrimizi anlatıyoruz, biraz da taciz ediyorum ben sanki herkesi :) Ama bu Global ayağında birinci olmamız, fikrimizi hayata geçirebilmemiz açısından gerçekten büyük bir adım, o yüzden oylar çok çok değerli! O zamana kadar bu videoyu yaymak, ve sonrasında 28 Kasım sabah 10'da oylama kapanana kadar her gün bir oy verilebileceği Facebook sayfasına insanları yönlendirmek çabasındayız.
Yaşasın!
Şu anda gerçekten çok heyecanlı olduğum bir noktasındayım hayatın. Önüme gelen şanslar için minnettarım ve yaşayacağım her anın ne kadar büyük bir deneyim olduğunun farkındayım! Sizinle de bunu paylaşmak bana büyük keyif veriyor.. Destekleriniz ve geri bildirimleriniz benim için çok değerli! :) Teşekkürler!
Hikayeyi Aysu'nun ağzından dinlemek isteyenleri buraya alalım..
Yoga Yolunda
2-4 Kasım arası İstanbul'da Seane Corn ve Sienna Sherman yoga workshop'ı vardı. Gühiko'nun Seane aşkını bize aşılaması, benim Sienna sevgim ve Tubikimin ısrarları sonucu katılmaya karar verdim. Bunun en büyük nedeni de biz Kanada'dan dönerken (ayrı bir yazı konusu :)) Münih Ankara check in masasında öğrendik ki ucagimiza fazladan yolcu alindigi icin, Lufthansa sonraki uçuşlarla dönebilcek gonulluler ariyodu, hemen bize de sordu, kisi basi 400euro'ya sonraki ucaga biner miydik? Tabi ki evet dedik annecimle :) Sonraki uçak da dolu olunca 7 saat sonraki boş ucaga bizi koydular ve konforlu bi bekleyis icin bize business bilet vererek lounge kullanabilmemizi sağladılar... lalalalaa!
Böylelikle haydan gelen huya gider hesabiyla Kanadadan döndüğümün 2.günü topladım çantami, yoga kıyafetim, bir yedek tshirt, bir miktar ic camasiri, bir de fazladan hırka.. Tabi yoga matım ve sonrasinda da İstanbulda biraz kalir, denize nazır staj basvurulari yaparim diye düşündüğüm için laptopum.. Atladim otobuse, tam inerken tanistigim, tesadüfen Metalurjı mezunu ve aynı Workshop'a giden Berrah ile birlikte Şişliye gittik.. Haftasonu gerçekten mükemmeldi! Onun detaylarını uzun uzun anlatırım yine, ama sonra olanlar daha da ilginçti..
Biraz nostalji
Salı günü su altı topluluğundan tanıdığım, ve herhalde yaklaşık 7 senedir görüşmediğim bir arkadaşımla buluştum, Aysu. Önceki haftalarda bana bir anket göndermişti, o şekilde yeniden yollarımız kesişmişti. Deniz kenarında çay içip sohbet ederken geçen senelerde neler yaptığımızı anlattık birbirimize. Bilmeyenler için kısa bir özet: 2006 yılında ODTU Metalurji ve Malzeme Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde çalıştım. Bu sırada YogaŞala'da eğitmenlik eğitimimi tamamlayarak Yoga Alliance onaylı bir yoga hocası olma şansını yakaladım. 2010 yılında, yıllardır hayalim olan Endüstri Ürünleri Tasarımı okumak için İsveç'te bir senelik bir programa başvurdum. Kabul edilince TAI'deki işimi bırakarak bavulumu topladım ve İsveç, Umea University, Institute of Design'da yeni bir kariyere ve hayata başladım. Programı bitirince daha önce hayatımda duymadığım bir bölüm olan, ama bir sene içerisinde kalbimde yer eden Interaction Design master programına başvurdum (siz de daha önce duymadıysanız buradan bakabilirsiniz). İlk senemi bitirdim ve şu an staj yapmak ya da yalnızca hayatı deneyimlemek ve bitirme projem için fikir bulmak için bir seneliğine okulu dondurdum. Aysu'yla buluştuğumda bu noktadaydım.
Aysu'nun geçtiğimiz yıllardaki maceralarını ve şimdiki planlarını duyma fırsatım da oldu, meğer ki o da mühendislikten uzaklaşmış, Belçika'da yönetim master'ı yaptıktan sonra Türkiye'de sosyal sorumluluk alanında çalışmak için geri dönmüş ama istediğini bulamadığı için kendi projesiyle, kendi işini kurmak için yola çıkmış. Tabi ben heyecan küpü, sosyal sorumlulukları ve projeleri duydukça gözlerim parlıyor. Aysu da benim ilgilendiğimi gördükçe heycanlanıyor, böyle bir döngü içindeyiz.
Girişimcilik mi? O da ne?
Bu arada, akşam Aysu'nun katılacağı bir "Asansör Konuşması" (bir fikrini mümkün olan en kısa sürede, özünü verecek şekilde anlatmak) semineri varmış, beraber gitmeye karar verdik. Aslında bu seminer Özyeğin Üniversitesi'ini düzenlediği Startup Weekend İstanbul diye bir oluşumun ilk ayağıymış.Bu oluşumda herhangi bir iş fikrine sahip olan insanlar ve hoşuna giden bir iş fikrine tecrübesiyle katkıda bulunabilecek tasarımcı, yazılımcı, girişimciler 9 Kasım Cuma günü toplanıp fikir sahiplerinin 1 dakika'da sundukları fikirleri oylayarak finale 10 fikir kalmasını sağlıyorlar. Sonrasında bu 10 fikir etrafında takımlar oluşturup 11 Kasım Pazar günü saat 14'e kadar bu fikrin geliştirilmesi, test edilmesi ve kısmen gerçekleştirilmesinin ardından, 8 kişilik bir yatırımcı jürisi ilk 3ü seçiyor.
Tabi 3 günlük ilahi yoga kafası nedeniyle, ben yoluma gelen herşeyi kucakladığım için, katılmayı seçmek çok da zor olmadı benim için. Aysu'ya tasarım yardımı yapmak ve birlikte nasıl çalışırız'ı görmek için katılmakla başlayan planın, Aysu'nun "Ayşecim sen de sunsana fikrini" demesiyle aldığı yönü öngörmek ise oldukça imkansızdı. Umea'da 1 günlük bir proje-sunum dersi sırasında ortaya çıkmış olan bir projeyi, Library of Stuff, sundum Asansör Konuşması olarak, hızlıca hazırlanıp sunarken yarısını unutmuş şekilde. Sunumlar sonrası tuvalete gidip, salona döndüğümde sahnede Aysu'nun beni çağırdığını gördüm, ta ta ta daaa, ikimiz de ilk 10dayız!! Herkese takımında kimlere ihtiyaç duyduğunu soruyorlar, benim kafam karmakarışık olduğu için "Fikre ilgi duyan herkese!" gibi demeçler veriyorum ve takımları toplamak için salona geçiyoruz. Ben "Şimdi ne yapıyorum ben acaba" diye bakınırken kendi not defterini ve kalemini bana verip, email ver, takım topla hadi diye beni yönlendiren arkadaşa hayır dualarımı iletiyorum. Takımları topladıktan sonra Aysu'yla çalışmak birincil hedef olduğu için büyük bir takımla 2 projeyi paralel yürütmeye karar veriyoruz.
Startup Weekend İstanbul
Bu 54 saatte girişimcilikle ilgili hem çok şey öğreniyorum, hem de hizmet tasarımı ile aralarındaki benzerlikleri görüp, çok da uzak değilmişim bu alana diyorum. Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy kampüsünde çalışıyoruz, yiyoruz, çalışıyoruz, yatıyoruz, çalışıyoruz ve sunum günü gelip çatıyor! Yine her zamanki gibi son anda tamamlanan hazırlıklarla Library of Stuff fikrini sunmak için sahneye çıkıyorum, sadece 3 dakikamız var. Sunum bitip jurinin karara varmasını beklerken birinci olan takımın 24 saat içerisinde Global Startup Battle için bir video göndermesi gerektiğini duyunca, şakayla karışık yanımda oturan Aysu'ya "İnşallah birinci olmayız, eve gidip duş almak istiyorum ben" diyorum, Aysu kocaman gözler ve bir gülümsemeyle "Saçmalaamaaaa Ayşeeeee" diyor, gülüşüyoruz.
Juri sonuçlarla geldiğinde heyecan dorukta, en son birinci açıklanıyor ve ben inanamıyorum, bizim takım mutluluk sarhoşu, sahneye çıkıp sevinç gösterisi yaptıktan ve sonrasında toplanıp birbirimizi tebrik ettikten sonra videoyu hazırlamak için yeni bir duşsuz ve uykusuz gece geçirmek için yola çıkıyoruz :) Bu yolda birlikte yürüdüğümüz takımımız Orkun Yücel, Oğuzhan Yatcı, Ercan Mutlu, Muharrem Çiftçi, Burak Çalışkan, Mustafa Çelik ve Fuat İspir'e destekleri için kocaman teşekkür ediyorum! İşte hazırladığımız video da burda! Library of Stuff nedir o anlatsın :)
Global Startup Battle
Şimdi de bu videoyla 22 Kasım'da açılcak olan oylamada ilk 15e girmek için bize oylarıyla destek olmaları için insanlara fikrimizi anlatıyoruz, biraz da taciz ediyorum ben sanki herkesi :) Ama bu Global ayağında birinci olmamız, fikrimizi hayata geçirebilmemiz açısından gerçekten büyük bir adım, o yüzden oylar çok çok değerli! O zamana kadar bu videoyu yaymak, ve sonrasında 28 Kasım sabah 10'da oylama kapanana kadar her gün bir oy verilebileceği Facebook sayfasına insanları yönlendirmek çabasındayız.
Yaşasın!
Şu anda gerçekten çok heyecanlı olduğum bir noktasındayım hayatın. Önüme gelen şanslar için minnettarım ve yaşayacağım her anın ne kadar büyük bir deneyim olduğunun farkındayım! Sizinle de bunu paylaşmak bana büyük keyif veriyor.. Destekleriniz ve geri bildirimleriniz benim için çok değerli! :) Teşekkürler!
Hikayeyi Aysu'nun ağzından dinlemek isteyenleri buraya alalım..
Etiketler:
Girişim Fabrikası,
Girişimcilik,
Global Startup Battle,
Özyeğin Üniversitesi,
Seane Corn,
Sienna Sherman,
Startup Weekend
9 Ocak 2012 Pazartesi
21 Day Yoga Challenge
Bugun Yoga Journal "21 Gun Yoga" daveti basladi! Bu davetin amaci 21 gun boyunca her gun 1 yoga serisi yapmak, 1 ogunu vejetaryen yemek ve 15 dakika meditasyon yapmak icin gereken zemini hazirlamak :)
Kayit oldugunuzda her gun gunun yoga vidyosu, vejetaryen tarifi ve meditasyon rehberligi mail olarak elinize ulasiyor, ben bilmem ki bahanesi ortadan kalkiyoo ;))
Henuz kayit olmadiysaniiiz tiktik
Yarin sabah baslayin! Tam zamani simdi! ;)
-------------------------------------------------------
Today Yoga Journal's 21 Day Yoga Challenge has started! If you haven't signed up yet, you can do it here ;)
The challenge is to do 1 yoga practice, have 1 vegetarian meal and do 15 minutes meditation EVERY day. When you sign up, you receive daily e-mails with practice videos, veggie recipes and audio guided meditation with some tips and tricks :)
Start today!! It's just on time ;)
Etiketler:
21 Day Yoga Challenge,
vegetarian,
vejetaryen,
Yoga,
Yoga Journal
3 Ocak 2012 Salı
Chasing myself..
Bu blog bi degisim icindedir, duyurulur!
Bundan sonra yazilcak yazilarin modu, icerigi, dili ve konusu tamamen degisken olabilir.. Agac ayni agac ama pericik ve evi "under construction"! Ben agacin ritmine uyum sagladim mi anca o zaman durulur bu blog :))
Kafamdaki tilkiler halen kosturuyorlar, kisa ve oz bi adres olsa blog icin diye..Sitemde ufak bi kosede beni daha cok tanimak isteyenler icin dursa diye..
Ben buraya anonim basladim, bi sure anonim kaldigimi sandim ve keyfini cikardim, sonrasinda da "iste bu benim blogum" diye bicirdadigim icin sozde kaldi blogun anonimligi :) Aslinda hosuma gitti paylasmak, tanismak, anlatmak ve anlamak..
(Nasil paslanmisim yazmaya yazmaya!) Asil olan sudur, ben blog yazmayi cok seviyorum! En cok kendim icin, kafami buraya dokmek icin, sonrasinda da hikaye paylasmak icin..
Hikayeler benim hayatimda cok buyuk yere sahipler, her dustugumde beni kaldiran, gulumseten, aglatan, ogreten hep hikayeler, minik anektodlar, baska kafalardan ve kalplerden gelen sesler oldu. Bu yazilarin gunluk olmayip blog olmasinin nedeni de bu; eger ki yazdigim ufak tefek yazilardan birinde birisi kendini bulur da ayaga kalkarsa, gulumserse, dusunurse ben de hikayeler havuzunda bir damlacik olurum diye (yani yine kendim icin, bencillikte sinir yok! :))
Yeniden buralardayim, yaziyorum, konusuyorum, paylasiyorum, degisiyorum.. Agacima hic bakmadim, dallar budaklar aldi goturdu evi.. Eger ki evde isigin yandigini onca yapraga ragmen gorebilirseniz, bana ufak bi yorum birakin.. Yoksa yavas yavas temizlenicek yapraklar, topraklar, o zaman gorusuruz ;)
Sevgiyle!
27 Aralık 2011 Salı
Açıl beyin açıl
Simdi yeniden baslamaya hazir hissediyorum kendimi, ama sorularim var kafamda (ne zaman olmadi ki )
Diyorum ki belki bana fikir verir, destek olursunuz, ben de kendimce debelenmekten kurtulurum!
Hoop, açıl beyin açıl!
Bu pek sevgili (!) Facebook ortaligi karistirmadan once cok duzenli olmasa da bloglari takip edip blog yazabiliyordum, ama simdi o sureyi kimin nerede ne yaptigini denetleyerek geciriyorum. Keyifli mi? Hayir! Baskalarinin yapip benim yapmadigim seyler icin sucluluk hissettirmekte ustune yok ama konu motive etmeye geldi mi "yok canim sacmalama, benim basimdan kalkip bisiler yapmaya koyulursan geri kalicaksin, herkesin naaptiini kacircaksin" diye tehdit ediyor beni! Sosyal paylasim diil, sosyal somuru bu benim icin!
Bilmiyorum kac kere dedim, tamam kapatiyorum diye, kapattim..actim..sevdim..nefret ettim.. Sonucta hayati kolaylastiran bir cok yani oldugunu kabul etsem de, okulda grup projelerini facebook uzerinden yapmaya baslasak da, hala ne kadar ihtiyacim oldugundan emin degilim.
Bu yuzden dedim ki, bakalim, 1 ay kapatsam hesabimi ne degisir hayatimda, gercekten o kadar uzak kalir miyim, tum "networking" sistemim coker mi, okulda ne olup ne bittiginin kaydini tamamen mi kaybederim..
Bu ilk asama oldu.. Sonra dedim ki, bu 1 ayi bloglarim madem, hem bana ulasmak isteyen buradan ulasir, benim mantikli yazi yazma kapasitem yeniden gelisir ve okumak istediklerim disinda litrelerce bilgiyi icip sindirim problemi cekmeme gerek kalmaz..
Ve simdi, soru isaretleri bolgesine inis yapmis bulunuyoruz, evet, yeniden blog yazmaya baslamak istiyorum, amaaaa..
Artik yabanci bir ulkedeyim, yazilarimi Ingilizce mi yazmaliyim?
Hadi oyle yapalim dedik mesela, daha akilda kalici bir blog adresi mi bulmaliyim?
Eger ki Ingilizce yazmaya baslarsam daha mi profesyonel olmaliyim?
Malumunuz beyni karisik, ilgisi daginik biriyim, bigun yoga yazarken, ertesi gun tasarim, ertesi gun yemek, ertesi gun diziler ve kitaplar diye gittikce buyuyup cifit carsisina doner mi blogum?
Yani sanirim asil soru, neden blog yaziyorum? Kendime mi, arkadaslarima mi, kisisel mi profesyonel mi? (Bu son soruyu senin omuzlarina yuk etmek niyetinde degilim sevgili okuyucu, panik yok! :))
Hadi bakalim, biraz ben biraz siz, bu sorulari cevaplarsak belki ben yeniden duzenli(!) bir blog yazari olurum ;))
Ve buraya kadar okudugu yetmezmis gibi senelik bosluklarima goz yuman canim okuyucularim, kocaman tesekkurler size!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)